Gastroözefagial Reflü

GASTROÖZEFAGİAL REFLÜ (MİDE REFLÜSÜ)

Mide reflüsü, çocuklarda yenidoğan döneminden başlayarak ilk 6 ay hatta on 12 aya  kadar süren bir zamanda fizyolojik olarak gözlemlediğimiz rahatsızlıktır. Ancak fizyolojik olması, bunun bir hastalık olmadığını bize söylemekle beraber eğer önlem alınmazsa ilerde fizyolojik olmayan hastalığa dönüşecek bir durumdur.

MİDE REFLÜSÜ NEDİR?

Beslenmeden sonra yemek borusundan midemize inen mide içeriği (gıdalar ve mide sıvısı), beslendikten bir süre sonra tekrar yemek borusuna dönerse buna mide reflüsü denilmektedir. Aslında mideden yemek borusuna mide içeriğinin çıkmasını engelleyen kas yapıları mevcuttur. Bu kas yapılarına sfinkter denilmektedir. Halk arasında kapakçık olarak bilinen bu yapılar, esasında bir kapak değil kas yumağından ibaret bir yapıdır. Bu yapının tam gelişmemiş olması ve reflüyü önleyen diğer mekanizmaların (mideyle yemek borusu arasındaki birleşme açısı ya da diyafram kasının kasılması sfinkter fonksiyonu gibi) mekanizmaların tam gelişmemiş olması nedeniyle yenidoğan döneminden 12 aya kadar yaşamın ilk aylarında mide reflüsü (yani mide içeriğinin tekrar yemek borusuna kaçması) görülen bir durumdur.

BULGULARI NELERDİR?

Bebeklerde beslendikten bir süre sonra kusma tarzında ağızdan taşar gibi (fışkırır tarzda bir kusma başka rahatsızlıklar düşündürebilir). Mide içeriğinin kesik peynir ya da süt şeklinde dışarı çıkması ile bulgu verir. Daha büyük çocuklarda ise geğirme, göğüste yanma, iştahsızlık, hıçkırık, yiyeceklerin ağıza gelmesi, öğürme ya da özellikle geceleri uykudan uyandıracak şekilde öksürük şeklinde bulgular verebilir.

Mide reflüsü, ilk 6 ay içerisinde oluyorsa ve gittikçe azalıyorsa bu normal olarak kabul edilebilir. Bazen 12 aya kadar da normal kabul edilebilir, eğer hastaneye yatmayı gerektirecek akciğer enfeksiyonu vs. sebep olmuyorsa ve gittikçe bulgular azalıyorsa normal kabul edilebilir. Ancak 12 aydan sonra hala devam eden reflü mutlaka araştırılmalıdır.

Mide reflüsünün tanısında öncelikli olarak ÖMD (Özefagus Mide Duodenum) grafisi yani halk arasında ilaçlı film olarakta bilinen röntgen filmi çekilmektedir. Bu şekilde röntgenle görülebilen bir ilaç çocuğa içirilerek bunun hareketi gözlemlenir ve bu görüntüye göre tanı koyulabilir.

Bu görüntüleme yönteminin bir başka faydası da reflüye sebep olan ve midenin çıkışında, on iki parmak bağırsağında  ya da yemek borusunda mevcut başka bir anormallik varsa bunun da tanısı konulabilmektedir. Bunun haricinde sintigrafi* dediğimiz nükleer bir madde  içirilerek yapılan bir görüntüleme yöntemi de vardır, ayrıca endoskopi ile ya da 24 saatlik pH ölçümü ile (yemek borusundaki asitlik düzeyinin ölçülmesi) ile de tanı konulabilir.

TEDAVİ:

Mide reflüsü tedavisi temelde 3’e ayrılır:

Koruyucu tedavi, AR mama ve ilaç tedavisi ve cerrahi.

Koruyucu Tedavi:

Özellikle ilk 6-12 ay içerisinde olup fizyolojik olarak kabul edilen reflülerde, bebeği sık sık, azar azar  besleyerek besledikten sonra mutlaka gazını çıkarmaya özen gösterip gazını çıkardıktan sonra da çocuğun yaklaşık 30-45 derece eğimli bir yatakta sağ yanına doğru yatırarak (mide boşalmasını hızlandırmak amacıyla sağ yana yatırmayı tavsiye ediyoruz)  önleyebiliriz. Ayrıca bebeklerin herhangi bir nedenle ağlıyor olması da aşırı miktarda gaz tutmasına sebep olarak reflüye neden olabilmektedir. Bu nedenle çok ağlatmamaya da dikkat etmek lazım.

AR mama ve ilaç tedavisi: 

Mide asitliğini azaltacak ilaçlar, bağırsak hareketlerini artırarak midenin boşalmasını hızlandıracak ilaçlar, AR mama (anti-reflü mama) olarak bilinen ve yoğunluğu normal mamalara göre biraz fazla olan mamalar kullanılarak reflü azaltılabilir.

Cerrahi Tedavi:

Koruyucu yaklaşım ya da ilaç tedavilerine cevap vermeyip şikayetlerin devam ettiği durumlarda cerrahi tedavi gündeme gelmektedir. Cerrahi tedavide midenin yemek borusu ile birleştiği noktada kapak fonksiyonu gören kasları desteklemek amacıyla midenin yemek borusu etrafına çevrilerek kendi üzerine sarılarak dikildiği yöntemlerin yanı sıra yemek borusunun karın içerisindeki intraabdominal kısmının uzatılarak karın içerisindeki pozitif basınçtan yararlanmak suretiyle kapak fonksiyonunun güçlenmesini sağlamak ve diyafram kasının yemek borusunu geçtiği noktadaki sfinkteri (kas hüzmelerini) daraltarak mide içeriğinin yemek borusuna kaçmasını önlemeyi amaçlamaktayız. Bu tedavilerden çocuğun fayda görme ihtimali oldukça yüksek olup tam şifa hedeflemektedir. Ameliyattan sonra midedeki gazın atılması bir süre zor olabilir. Ameliyat bölgesindeki ödem nedeniyle ilk haftalarında mide gazının atılmasının zor olmasına bağlı olarak karında şişkinlik, göğüste yanma hissi olabilir. Az az sık sık yemek yiyerek bu durumun atlatılması beklenmelidir.  Haftalar içerisinde ameliyat bölgesindeki ödemin azalmasıyla beraber sağlıklı beslenme düzenine geçilebilir.